Şanlıurfa 250 yılın gerisinde! İşte Alman Bağı gerçeği...

Günümüzde demiryolu ve hızlı tren projelerinin dışında tutulan Şanlıurfa, bundan yaklaşık 250-300 yıl önce Avrupalıların hayali olan Bağdat ve Basra Körfezi'ne kadar uzanan demiryolu projesinin en önemli noktalarından biriydi. Hatta 1910 yılında Almanlar, Abdülhamit döneminde, Karaköprü’de bulunan Külaflı köyünde bir bağ satın alarak buraya tren garı inşa ettiler. Günümüzde askeri kışlanın içinde yer alan "Alman Bağı Tren Garı" hala sapasağlam ayakta. Almanlar tarafından yapılan bu gar Şanlıurfa’nın demir yolu konusunda ne kadar stratejik bir konumda olduğunu gösteriyor.

5

Yıllardır Şanlıurfa’da tartışma konusu olan hızlı tren ve demiryolu projeleri hala netlik kazanmış değil. Şanlıurfa, komşu il Gaziantep’e kadar uzanan bu projelerin dışında tutuldu. 

Oysa Şanlıurfa, 250-300 yıl önce Avrupalıların hayalini süsleyen Bağdat ve Basra Körfezi'ne kadar uzanan demiryolu projesinin en gözde noktalarından biri olarak görülüyordu. Stratejik konumu ve dünyanın en önemli limanlarına açılan kapı olarak görülen Şanlıurfa’da, Almanlar tarafından bir tren garı bile inşa edilmişti.

 

"ALMAN BAĞI TREN GARI"

Şanlıurfalı araştırmacı-Yazar Yusuf Sabri Dişli’nin yaptığı araştırmalar sonucunda kaleme aldığı yazıda, 1910 yılında Almanlar tarafından bir tren garı inşa edildiğini ve o garın hala sapasağlam ayakta olduğunu belirtti. Dönemin Osmanlı Padişahı Abdülhamit Han zamanında yapılan bu gar günümüzde askeri kışlanın içinde bulunuyor. 

 

NEDEN ALMAN BAĞI DENİYOR?

Dişli yazısında, 114 yıllık bu tren garına neden ‘Alman Bağı’ denildiğini açıkladı. Demiryolu konusunda neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin eline geçirmek istediği bir noktada olan Şanlıurfa’da, ilk icraatı Almanların yaptığını aktaran Dişli şu ifadeleri kullandı:

“18'inci yüzyılda Osmanlı'nın Basra Körfezi'ne Avrupa'dan Basra Körfezi'ne uzanan Demiryolu Projesi emperyal güçlerin iştahını kabartıyordu. Zamanın en iyi kara ulaşımı olan demiryollarını hangi Avrupa ülkesi alsa, o ülke zengin Mezopotamya topraklarındaki tahıl ambarı, maden ve petrol zenginliklerine daha kolay ulaşacaktı. Fransa, İngiltere ve Almanya bu demiryollarını almak için Osmanlı'yla anlaşma yapmanın tüm yollarını zorluyorlardı. Böylece Avrupa'dan Bağdat ve Basra Körfezi'ne kadar uzanan Demiryolu Projesi ortaya çıktı.

Kaynak: Eski Türkiye Fotoğrafları Arşivi 

Bazı tarihçilere göre Osmanlı'nın kaderini tayin eden ve 1'inci Dünya Savaşı'nın nedenlerinden biri de Bağdat Demiryolları Projesi'ydi. Hicaz Demiryolları olarak da anılan projenin diğer bir adı da Chester Projesi'dir.

"21 Ocak 1902 tarihinde Osmanlı hükümeti tarafından Konya'dan Bağdat ve Basra'ya uzatılacak bir demiryolu için Anadolu Demiryolları Osmanlı Anonim Şirketi'ne verilen imtiyazı yürürlüğe koymak üzere 13 Nisan 1903'de kuruldu. Bu hat Konya'dan başlayarak Karaman, Ereğli, Kardaşbeli, Avlona, Hamidiye, Osmaniye, Bahçe, Kazanali, Kilis, Telhabeş, Harran, Resulen, Nusaybin, Avniat, Musul, Tekrit, Sadice, Bağdat, Kerbela, Necef, Zübeyir ve Basra kent ve kasabalarına uğrayacaktı. Ayrıca Telhabeş'den Halep'e, Urfa'ya, Sadice'denHanekin'e ve Zübeyir'den Basra Körfezi limanına bağlantıları olacaktı."*

Almanlar 1910'lı yıllarda Mezopotamya'nın tartışılmaz başşehri Urfa Külaflı Tepesi'nin eteklerinde bir bağ satın alarak burada bir tren istasyonu inşa etmeye başladı. Böylece o bölgenin halk arasındaki adı "Alman Bağı" olmuştu.

Daha sonra bu güzergâhın dağlık alan ve çok sayıda nehirlerden geçmesi nedeniyle maliyeti artıracağı düşünüldü. Proje bugünkü Akçakale İstasyonu olarak inşa edilirken, Urfa merkeze bir hat yapılmasına karar verildi.”

Kaynak: Eski Türkiye Fotoğrafları Arşivi 

 

YETERİ KADAR DEĞER VERİLMİYOR 

Dişli, yazısının devamında, Şanlıurfa’da bu tarz tarihi eserlere yeterince değer verilmediğini belirterek, “Tarihçi olmadığım halde tüm bunları neden yazıyorum; bugün askeri kışlanın güneybatı tarafında Almanlar tarafından yapılan tarihi bir tren garı istasyonun yani tarihi bir eserin günümüze kadar geldiği pek bilinmez.

Tren garı T.Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından tescillenmiş. Gar günümüze kadar orijinal haliyle gelmiş. İki binadan oluşuyor. Askeri bölgedeki yeşil alanın ve tarihi eserin günümüze kadar gelmesini kimlere borçlu olduğumuzu söylememe gerek yok.

Urfa'ya tren gelmesinin tarihçesi 18'inci yüzyılın başından 21'inci yüzyıla kadar uzanan iki asırlık bir öykünün anıtı elimizin altında…

Gar'ı gelecek nesillere daha sağlam teslim etmek için "askeri bölgede kalsın derseniz" ben de kalsın derim. Rayından çıkmış memlekettin Gar'a ihtiyacı mı var?

Biz yıllardır; "şu binayı onarın", "şurası tarihi eser", "tescilleyin" diye avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz. Kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Sonra birileri siyasi erk ile buralarda "kêhkeleniyor".” dedi.

Kaynak: Yusuf Sabri Dişli

GARI NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ?

Son olarak yazısında bu garın nasıl değerlendirileceğini ve nasıl Şanlıurfa’ya katkısı olacağını anlatan Dişli, yazısını şu cümlelerle bitirdi:

"Askeri bölgede kalmasın" diyorsak ne yapmamız gerekir?

Mesela,bina fotoğrafta görüldüğü gibi çok temiz ve sağlam,Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'ndan(TCDD) eski bir tren getirip bu istasyonun önünde sergileyelim…

Ciddi tarihçilerin yaptığı araştırmayı da binada sergileyebiliriz.

Şimdi diyeceksiniz ki "bu kadar tarihi eser var"…

Evet, var olmasına var da bu ara "hızlandırılmış" hızlı tren meselesi tekrar gündemde…

Bir başka açıdan ise hem şehre bir tarihi eser daha kazandırmış oluruz hem de bu hızlı tren öyküsünün ne kadar derin ve bölgemiz için ne denli stratejik öneme sahip olduğunu cümle âleme anlatmış oluruz.

"Ecdat.. ecdat.." diye nara atanlar!

Bu eser Abdülhamit döneminin…

Haydi bakalım görelim sizi!

Orada bir yerde bir GAR var…

Haberiniz olsun!".