Şanlıurfa, Türkiye’nin önemli tarihi ve turistik kentlerinin başında geliyor.
Bir süredir, valilik ve diğer kamu birimlerinin katılımı ile kentteki alan yönetimi konusunda çalışmalar yapılıyordu. Bu çalışmalar meyvesini verdi.
Şanlıurfa'nın tarihi ve kültürel mirasının korunması ve geliştirilmesine yönelik önemli düzenlemeler içeren “Şanlıurfa Alanı Hakkındaki Kanun Teklifi” TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumartesi Şanlıurfa mitinginde müjdesini verdiği kanun teklifinde ilk imzanın sahibi AK Parti Şanlıurfa Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ oldu.
TARİHİN KORUNMASI AMAÇLANIYOR
Kanun teklifinin gerekçesinde, Şanlıurfa’nın tarihi mekanları ile ilgili çok farklı koruma statüsü bulunduğu ve çok sayıda kuruma ve kuruluşa yetki verildiğine dikkat çekilerek, “Bu Kanun ile; Şanlıurfa’nın tarihi, kültürel ve doğal dokusunun birlikte korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması ve turizm potansiyelinin geliştirilmesi hedefleri doğrultusunda, alanı bütünsel bir bakış açısıyla ele alıp planlamak, alanın ihtiyaçlarına kısa sürede etkin çözümler üretebilmek, gerektiğinde yerel yönetimler ve diğer kurumlarla koordinasyon sağlamak için Şanlıurfa Alanının belirlenmesi ve bu Alanda yürütülecek iş ve işlemlerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.” ifadelerine yer verildi.
ALTIPARMAK 4 YIL ÖNCE AJANS KALEME ALMIŞTI
Alan yönetimi ve kültür mirasının hukuku yönleri üzerine çalışmaları olan Hukukçu-Yazar Cüneyd Altıparmak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müjdelediği "Alan Yönetimini" 2020 yılında Ajans Urfa'da gündeme getirmişti.
Altıparmak, Şanlıurfa alan yönetimi konusunda yeni bir modeli gündeme taşımıştı.
Altıparmak, yazısını üç bölüme ayırarak, Urfa’nın durumu ve kültür varlıkları yönünün değerlendirmesi ile kültür varlıklarının korunması ve alan yönetimi ile ilgili yasal mevzuatları paylaştıktan sonra yazısının son bölümünde özel düzenlemeler ve Urfa hakkındaki önerisine yer vermişti.
Altıparmak’ın kaleme aldığı yazının Urfa ile ilgili özel düzenleme kısmı şöyle:
“Balıklıgöl - Eski Çarşı, Göbeklitepe ve Harran gibi önemli yerlere sahip Urfa ve benzeri şehirler için en azından Yönetmelik bazında dahi olsa özel düzenlemelere ihtiyaç vardır. Yukarda da arz ettiğimiz üzere, bu alanlara ilişkin “özel” bir alan yönetimi şarttır. Bunun modellemesi olarak da mevcut alan yönetmeliğindeki disiplinden ayrılarak “istişari” mahiyet terk edilip, alanların imarı izinlerinin, turizm planlarının, alandaki iş yerlerinin fonksiyonlandırılması ve sınıflandırılmasının yapılması, güvenlik düzeni ve imar planının (veya çevre düzeni projelerinin) bu özel alan yönetimi eliyle yapıldığı bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, 2019 yılı Göbeklitepe yılı olmasına rağmen, bu alanla ilgili mevzuat düzenlemesi yapılmamıştır. Oysa, bu alanın ayrıksı vasfı nedeniyle özel bir yönetim anlayışı ile dünyaya arz edilmesi mümkündür. Bu durum 2020’de “Patara” yılı ilan edilmesi sebebiyle bu yer için de geçerlidir. Bu durumda, mevcut yönetim mekanizmalarının üstünde ve fakat onlarla koordineli bir yapı ihdas olunmak gerekir. Zira, çoğu zaman Koruma Bölge Kurullarının kararlarının uygulanmadığı veya kurumlar arasındaki diyalogsuzluktan dolayı eksik uygulandığı vakidir.
Balıklıgöl-Eski Çarşı bölgesinde, araç ve yaya trafiğinin düzenlenmesinden tutunda, bu bölgede yapılacak ticaret ve türlerinin belirlenmesine, Balıklıgöl ve çevresindeki yapıların kamulaştırılmasına kadar, belirlenen alanın korunması ve turizme arzına kadar geçen süreci yönetecek ve karar verebilecek bir yapının olması şarttır. Kültür varlıklarının “korunması” tip mevzuat ve kurul kararları ile bir yere kadar “sürdürülebilir” olmakla beraber, bu alanların yönetimi ve turizme sunulması daha ciddi ve yeknasak yapılar ile mümkündür. Bu anlamda, Belirttiğimiz AB Projesindeki temel hedefleri dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Buna göre “Şanlıurfa Eski Çarşılarının ve Tarihi Hanlarının Yeniden Canlandırılması Projesi ile ilgili dört temel hedef ve faaliyet şunlardır: 1. Eski Çarşı ve Hanların planlama, yönetim ve organizasyonunu güçlendirmek. 2. Eski Çarşı ve hanların işletmesini etkileyen yönetişim, kural ve yönetmelikleri güçlendirmek. 3. Tarihi mirasın restorasyonu ve turizm altyapısının iyileştirilmesine yönelik bir plan geliştirmek ve uygulamak.” Bu bahsettiğimiz “mevzuat” sürecinin ve öngörülebilir yapılanmanın ilk bölümüne ilişkindir.
Modelin yönetiminde ise bizce şu üç hususa dikkat edilmesi gerekmektedir:
1.Siyasi gündemden uzak ve alan ile ilgili bilgisi olanlardan müteşekkili bir danışma organı,
2.Yerel ve merkezi idarenin temsilcilerinin bulunduğu bir icra organı ve nihayet
3.Alanı yönetmek konusunda yetkili bir başkan.
Teşekkül edecek yapının, “devlet resmiyeti” içinde olmaması daha da yerinde olacaktır. Bu tip yapıların teşekkülünde, “Vakıf-Şirket Modeli”, “Dernek-İşletme Modeli”, “Kooperatif-STK Platform Modelleri” ve “Birlik Modeli” olarak nitelediğim yapıların da teşekkül ettirilmesi mümkündür. Bu tür görevler, prestij için yapılmalı ve topluma kanaat olarak bir şeyler verebilecek kimselerce icra edilmek durumdadır.
Bu bağlamda önerimiz bu yukarda özce belirttiğimiz ve detayları hakkında uzunca metinler üretebileceğimiz yapılardan birisi üzerinde yoğunlaşmalıdır. Bu modellerin, belirli yoğunlukta kültür (ve/veya tabiat) varlığı barındıran tüm kentler için ortaya konulması gerekmektedir. Bu yazı özelinde söylemek gerekirse, Şanlıurfa’daki belli başlı ziyaretçi cazibe yerleri “UNESCO Dünya Mirası Alanı – Göbeklitepe”, “Balıklıgöl, Halilülrahman külliyesi”, “Eski şehir çarşıları”, “Eski şehirdeki sokalar ve binalar”, “Eski şehirdeki camiler, kiliseler ve manastırlar”, “Harran” “Eski Halfeti”, “Hz. Eyüp Kuyusu ve Mağarası (Eyyüp Peygamber)”, “Harran'ın Doğusuna doğru, Bazda Mağaraları”“Hz. Şuayib Şehri, Soğmatar, Senemağar ve Hz. Eyüp’ün kabri” “Birecik ve Atatürk Barajı/Gölü, “Takoran Vadisi”gibi kültür ve tabiat varlıklarına sahip olan bir ilde Göbeklitepe ve Balıklıgöl-Çevresinden başlamak üzere, adım adım büyüyecek “özel bir yönetime” ihtiyaç vardır. Bu mevcut koruma disiplinine daha güçlü bir ivme katacaktır. Bizce bu konu Urfa’nın önde gelen isimleri ve özellikle tüm siyasileri için bir “ödev” olmak durumdadır.
Netice
Şanlıurfa’nın büyükşehir olması sebebiyle, belirttiğimiz şehir içinde kalan ve “Balıklıgöl ve Çevresi” olarak niteleyebileceğimiz genişçe alan esasen koruma amaçlı imar planının içinde kalan alanlar olarak da ele alınabilir. Dar anlamda “Balıklıgöl ve Çevresi olan bu alan, aslında geniş ve yoğun bir tarihi sit alanıdır. Daha teknik ifadesi ile “kentsel sit” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Balıkgöl ve çevresindeBüyükşehir belediyesinin, ilçe belediyelerinin ve Valiliğin çalışması ve katkı sunması gerçekten takdire şayandır. İşin doğası gereği (çoğu zaman çözülmekle beraber) kurumlar arasında bazen yetki karmaşası çıkmaktadır. Hali hazırda, “ortak bir akılla” yılla sari biçimde bir vakıf üzerinden çalışmalar “Balıklıgöl” ile kapsamlı kalmak kaydı ile koordine ediliyor olsa da, Hanlar Bölgesi ve sonrasındaki yerleşim sahalarına uzanan alanla ilgili “tarihi alanın yönetimi” konusunda “imar ve koruma” başlıkları dışında bir yapı bulunmamaktadır. Oysa, sahanın külliyen korunması ve bu alandaki hukuka aykırılıklara tek elden ve doğrudan müdahale edilmesi şarttır. Zira gün geçtikçe artan tahribat ve tarihi eserlere verilen zararlar artmaktadır. Bu da idarelerin ortaya koydukları, sağlamlaştırmak, restorasyon, sağlıklaştırmavb faaliyetlere zarar vermekte, bütünlüğü bozmaktadır. Bu alan içinde siyaseten bazı hususların görmezden gelinmesi veya bürokrasinin ağır işlemesi sebebiyle “zarar oluştuktan sonra” müdahale etme tarzı yaygın biçimde varlığını sürdürmektedir. Bu alanın, Koruma Kurulunun verdiği kararlar çerçevesinde ve yine teşekkül ettirilecek alan yönetiminin etkin-icrai fonksiyonu ile takibi ve yönetilmesi, Urfa’daki bir çok husustan mühimdir. Alanın bütünlüklü yönetimi için “Urfa Alan Yönetimi Hakkında Kanun” çalışması yapılması gerekir. Pek tabii olarak bu bir anda olmaz. Önce, yönetmelikle düzenlenmiş alan yönetimi, sonra Kapodakya’daki gibi bir yaklaşım ve sonrasında Urfa’ya özgü bir çalışma gerekmektedir. Bu hukuki açıdan mühimdir. Konunun gerçek uzmanları ile birlikte teşekkül ettiği bir istişari heyetinde sürece dahil edildiği biçimde yönetilmesi şarttır. Bu kapsamda başlatılan çalışmalar da çok yerindedir. Ancak bu konular daha fazla kimse ile istişare edilmeyi gerektirir…
Turizm için evvela mevcut korunmak zorundadır. Urfa, varlıkları yükü, sayısı ve niteliği itibarıyla “tip mevzuat” ile korunma vasfını aşmış mahiyettedir. Bu konuda özel bir düzenleme, bu mirasın gelecek nesillere aktarılması için gereklidir. Umarım ki, 100 yılda yitenler kadar önümüzdeki asırda da eser kaybedersek, emanetten geriye bir şey kalmayacağını idrak etmişizdir. Bu meselede herkes elini taşın altına koymalıdır.”
Cüneyd Altıparmak’ın 2020 tarihli yazısının tamamına ulaşmak için tıklayınız.