Sarı Mağara, Şanlıurfa-Gaziantep karayolunun 24. kilometresinde, yolun güney tarafındaki derenin doğu yamacında yer alıyor. Kaya yamacına kuzeyden güneye doğru sıralanmış kemerli bir niş, doğal bir kovuk, dikdörtgen planlı bir mağara, içersinde arkosolium şeklinde yedi adet yemlik bulunan bir mağara (ahır) ve en sonda 5 yemlik bulunan başka bir mağara (ahır) bulunuyor.
FARKLI DİLLERDE YAZITLAR BULUNUYOR
Sondaki yemlikli iki mağaradan kuzeyde olanının girişi üzerinde Latince ve Arapça iki kitabe, bunun güneyine bitişik olanının kapısı üzerinde ise Latince, Ermenice ve Süryanice yazıtlar bulunmaktadır.
TARİHİ BİNLERCE YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR
Dik bir kaya yamacına oyulmuş bu kitabeler, uzun yıllar yukarıdan akan yağmur suları ve diğer doğal etkenlerle oldukça tahrip olmuş bir durumda. Kitabelerine göre “Osrhoene Valisi Aurelius Dassius, Batnae (Suruç) surunun istihkâmlarını yeniden inşa ettirdiği dönemde bir de bu mevkide yolcuların dinlenmeleri ve istirahat edip zevk alabilmeleri için bir han, bir kuyu ve mağaralar yaptırmıştır”.
Selahattin Güler'in 2014 yılında çıkardığı "Şanlıurfa Yazıtları" adlı eserinde kitabelerle ilgili geniş bilgi bulunmaktadır.
ÇÖPLÜK OLARAK KULLANILIYOR
Mağaranın tarihi geçmişi binlerce yıla dayanmasına rağmen, bugüne kadar herhangi bir araştırmaya konu olup olmadığı anlaşılmıyor. Mağaranın önemine rağmen, kaderine terk edilmiş olması ve çöplük olarak kullanılması, tepkilere neden oluyor.
KORUNMASI İSTENİYOR
Vatandaşlardan bazıları, mağaranın tarihi ve kültürel önemine dikkat çekerek, gerekli çalışmaların yapılmasını talep ediyor.
Mağaranın, tarihi ve kültürel değeri açısından korunması ve araştırmaya açılması gerekiyor.